NEW Kadın ve Demokrasi Vakfı (KADEM), Birleşmiş Milletler’de (BM) düzenlediği etkinlikle Filistinli kadınların yıllardır çektikleri acılara dikkati çekerek, özellikle 7 Ekim’in ardından İsrail’in saldırılarının etkilerini göz önüne serdi.
BM Kadının Statüsü Komisyonunun 68’inci Oturumu için New York’ta bulunan KADEM heyeti, BM binasında, gazeteci Fatih Er’in moderatörlüğünde “Görünmeyen Mücadeleler ve Cesur Yürekler: Filistin’de Kadın Olmak” başlıklı bir etkinlik düzenledi.
Yoğun ilgi gören etkinlik, Filistinli kadınların Gazze’deki çektikleri acıları aktaran bir videoyla başladı.
“Filistin üzerinde hakim gelen ideoloji bugün insani değerleri bombalıyor”
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan KADEM Başkanı Doç. Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu, KADEM’in çok sayıda farklı etkinlikle Filistin halkıyla dayanışma gösterdiğini, yakın zamanda Türkiye’de eğitim gören Filistinli öğrencilere burs sağlamaya başladıklarını bildirdi.
Gümrükçüoğlu, Gazze’deki durumu ifade etmek için kelimelerin yetersiz olduğuna işaret ederek, tüm insanlığın bir sınavdan geçtiğini söyledi.
Yahudilerin uzun yıllar insani vasıflardan arındırılarak Holokost gibi çok büyük bir vahşete maruz kaldığını, bunun lekelerinin hala insanlığın ruhunu kirletmeye devam ettiğini anımsatan Gümrükçüoğlu, “Şimdi de dünya yine sonsuz kötülüğün icrasına şahitlik ediyor. Filistin üzerinde hakim gelen ideoloji bugün insani değerleri bombalıyor.” ifadelerini kullandı.
“ABD hem ateşkesi, hem de İsrail’in suçları için cezalandırılmasını engellemektedir”
Filistin’in BM Daimi Temsilci Yardımcısı Feda Abdelhady, Türkiye’ye Filistin halkına gösterdiği sarsılmaz destek için minnettar olduklarını dile getirdi.
Abdelhady, Filistinli kadınlar ve ailelerin yıllardır son bulmayan bir “Nekbe’ye” maruz kaldığına, İsrail’in hiçbir zaman hesap vermek zorunda bırakılmadığına işaret etti.
İsrail’in cezasız kalarak uluslararası hukuk ve BM kararlarını ihlal ettiğini ifade eden Abdelhady, BM Güvenlik Konseyi reformunun şart olduğunun altını çizdi.
Abdelhady, “Filistin halkının mevcut durumunun temel sebebi BM Güvenlik Konseyi’nin BM Şartı ve Filistin’e ilişkin kararları yerine getirmemesinden kaynaklanıyor.” diye konuştu.
ABD’nin vetosu nedeniyle İsrail’in yıllardır gerçekleştirdiği ihlallerin cezasız kaldığını ifade eden Abdelhady, “ABD hem ateşkesi, hem de İsrail’in suçları için cezalandırılmasını engellemektedir.” değerlendirmesinde bulundu.
Abdelhady, BM Güvenlik Konseyinde veto yetkisinin kaldırılması ya da insanlığa karşı suçlar gerçekleştiğinde kısıtlandırılması gerektiğini savunarak, Filistin’in BM’nin tam üyesi olarak kabul edilmemesinin de Filistin halkının haklarının ihlali olduğunu söyledi.
Filistin’in dünya genelinde 140’tan fazla ülke tarafından tanındığını, işgal altında bir devlet olduğunu kaydeden Abdelhady, “Size sorarım, eğer çatışma çözülmediği için Filistin tam üye olamıyorsa, neden İsrail 1949’da tam üye olarak kabul edildi?” ifadelerini kullandı.
“Adımı Bacağıma Yaz Anne” şiiri katılımcıları duygulandırdı
Filistin’deki edebiyat tarihi hakkında bilgi veren Şair Zeina Azzam, halihazırda Gazze’de gençlerle iletişimde olduğunu, kendisine iletilen şiirlerin acı dolu yaşamı yansıttığını anlattı.
Azzam, Filistin’de anne ve babaların bombalama sonrasında çocuklarını tespit edebilmek için kol ve bacaklarına isimlerini yazdıklarını gördükten sonra bir şiir yazdığını aktardı.
Azzam’ın “Adımı Bacağıma Yaz Anne” adlı şiirini okuması katılımcıları duygulandırdı.
“Anestezi ve hijyenin olmadığı Orta Çağ’a geri döndük”
“Soykırıma Karşı Doktorlar” adlı kuruluşun kurucularından Dr. Karameh Kuemmerle, 7 Ekim’in ardından İsrail’in Gazze’de sağlık sistemini nasıl hedef aldığını anlattı.
Kuemmerle, “Artık sınıra ulaştık derken her sabah uyanıyoruz ve yeniden şok oluyoruz.” şeklinde konuştu.
Gazze’de 36 hastaneden sadece 6’sının kısmen işlevsel olduğunu aktaran Kuemmerle, hemşireler ve doktorların çok zor koşullar altında çalıştığının altını çizdi.
Kuemmerle, ilaç ve hijyen olmadığını, enfeksiyonun hızla yayıldığını, doktorların anestezi olmadan ameliyat yaptığını ifade etti.
“Anestezi ve hijyenin olmadığı Orta Çağ’a geri döndük.” diyen Kuemmerle, Gazze’de 60 bin hamile kadının olduğunu, her gün “bir otobüs dolusu” kadının öldürüldüğünü ve 183 kadının korkunç koşullarda doğum yaptığını bildirdi.
Kuemmerle, “Kendi soykırımımızı izlerken ve televizyonlardan gösterirken, dünya hiçbir şey yapmıyor. Her şeyi bir kenara bırakın ve sadece Filistinlileri değil tüm insanlığı etkileyen bu duruma son verilmesini sağlayın.” ifadelerini kullandı.
Söz konusu vahşet karşısında kimsenin sessiz kalmaması gerektiğini vurgulayan Kuemmerle, siyasetçilerin de desteğini istedi.
Arap Sağlığını İyileştirme Kurumu kurucularından Safa Salem ise “Arap ve Filistinli” kavramlarının hatalı bir şekilde kullanıldığını, bunu da Filistinlilerin “diğer Arap ülkelere” gönderilmesini kolaylaştırmak için kasıtlı yapıldığını belirtti.
Salem, ABD’nin İsrail’e en fazla yardım ve silah sağlayan ülke olduğunu anımsatarak, ABD’deki Arapların vergilerinin de buralara gittiğine işaret etti.
ABD’deki Arap toplumunun seçimler için önemli bir mesaj verdiğini aktaran Salem, Arap toplumunun ABD’nin İsrail’e desteğine karşı çıktıklarını gösterdiklerini söyledi.