‘Kontrolsüz diyabet düşük riskini artırır’
8 mins read

‘Kontrolsüz diyabet düşük riskini artırır’

Düşük riskini artıran faktörlere dikkat çeken Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Aslıhan Alp Öztürk, “Gebelerin kontrolsüz diyabet, hipertansiyon, tiroit ve hormonal bozukluklar gibi devam eden bir sağlık sorunları varsa, düşük yapma riski artmaktadır. ‘Yetersiz serviks’ olarak da adlandırılan bazı rahim rahatsızlıkları veya zayıf rahim ağzı dokuları, düşük yapma olasılığını artırabilir. Sigara içen kişilerin düşük yapma riski sigara içmeyenlere göre daha yüksektir. Kafein veya alkolün yoğun kullanımı da riski artırır” dedi.

‘BİLİNEN GEBELİKLERİN YÜZDE 10-20’Sİ DÜŞÜKLE SONUÇLANIR’

DHA’nın haberine göre İAÜ VM Medical Park Florya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Aslıhan Alp Öztürk, düşük konusunda açıklamalarda bulundu. Düşüğün 20’nci haftadan önce gebeliğin ani olarak sonlanması olduğunu belirten Öztürk, “Bilinen gebeliklerin yaklaşık yüzde 10 ila yüzde 20’si, düşükle sonuçlanır. Ancak gerçek sayı muhtemelen daha yüksektir. Bunun nedeni, düşüklerin gebeliğin erken dönemde, insanlar hamile olduklarını fark etmeden önce gerçekleşmesidir. ‘Düşük’ terimi, hamilelik sırasında bir şeylerin ters gittiği izlenimi verebilir. Bu nadiren doğrudur. Birçok düşük, doğmamış bebeğin düzgün gelişmemesi nedeniyle gerçekleşir. Düşük yapmak oldukça yaygın bir deneyimdir ancak bu onu daha kolay hale getirmez. Düşük yapmaya neyin sebep olabileceğini, riski neyin artırdığını ve hangi tıbbi bakımın gerekebileceğini anlamak gerekir” diye konuştu.

‘İLK 3 AYDAKİ DÜŞÜKLERİN YARISI EKSİK YA DA FAZLA KROMOZOMLA İLİŞKİLİ’

Düşüklerin çoğunun doğmamış bebeğin düzgün gelişmemesi nedeniyle gerçekleştiğine değinen Öztürk, “İlk üç aylık dönemdeki düşüklerin yaklaşık yarısı ile üçte ikisi, fazladan veya eksik kromozomlarla bağlantılıdır. Kromozomlar, insanların nasıl göründüğü ve işlev gördüğüne dair talimatları olan genleri içeren her hücrede bulunan yapılardır. Bir yumurta ve sperm birleştiğinde, iki kromozom seti (her bir ebeveynden birer tane) bir araya gelir. Ancak herhangi bir set normalden daha az veya daha fazla kromozoma sahipse, bu düşükle sonuçlanabilir” dedi.

‘DÜŞÜK RİSKİNİ ARTIRAN ETKENLER’

Düşük riskini artıran faktörleri anlatan Op. Dr. Öztürk, şu bilgileri paylaştı: “35 yaşından büyükseniz, daha genç bir kişiye kıyasla düşük yapma riskiniz daha yüksektir. 35 yaşında, yaklaşık yüzde 20 riskiniz vardır. 40 yaşında, risk yaklaşık yüzde 33 ile yüzde 40 arasındadır. 45 yaşında ise, bu oran yüzde 57- yüzde 80 arasında değişir. Daha önce bir veya daha fazla düşük öyküsü mevcutsa, gebelik kaybı riski daha da yüksektir. Kontrolsüz diyabet, hipertansiyon, tiroit ve hormonal bozukluklar gibi devam eden sağlık sorunları varsa, düşük yapma riski artmaktadır. Bazı rahim rahatsızlıkları veya zayıf rahim ağzı dokuları, yetersiz serviks olarak da adlandırılır, düşük yapma olasılığını artırabilir.”

‘SİGARA İÇENLERDE RİSK DAHA FAZLA’

Sigara içen kişilerin düşük yapma riskinin sigara içmeyenlere göre daha yüksek olduğunu işaret eden Öztürk, “Kafein veya alkolün yoğun kullanımı da riski artırır. Yasadışı uyuşturucuların kullanımı da riski çok artırmaktadır. Düşük kilolu olmak veya obez olmak, düşük riskinin daha yüksek olmasıyla ilişkilendirilmiştir. Bazen partnerlerden biri sağlıklı olabilir ancak düşük riskini artıran genetik bir sorun taşıyabilir. Örneğin, bir partnerin iki farklı kromozomun parçaları birbirine bağlandığında oluşan benzersiz bir kromozomu olabilir. Buna ‘translokasyon’ denir. Partnerlerden biri kromozom translokasyonu taşıyorsa, bunu embriyoya geçirmek düşük olasılığını artırır” ifadelerine yer verdi.

‘BELİRTİLER GÖZ ARDI EDİLMEMELİ’

Op. Dr. Öztürk, dikkat edilmesi gereken bazı belirtileri şu şekilde sıraladı: “Vajinadan ağrılı veya ağrısız kanama, lekelenme adı verilen hafif kanamalar da dâhildir. Kasık bölgesinde veya bel ile sırt bölgesinde ağrı veya kramp. Vajinadan sıvı veya doku gelmesi. Hızlı kalp atışı (taşikardi).”

Öztürk, “Vajinadan doku geldi ise temiz bir kaba koyarak hekime başvuru sağlanmalıdır. Düşük belirtilerini kontrol etmek için doku incelenebilir. İlk trimesterde vajinal lekelenme veya kanama yaşayan çoğu hamilenin başarılı gebelikler geçirdiği de unutulmamalıdır. Ancak kanamanız şiddetliyse veya kramp tarzında ağrılarla birlikteyse mutlaka hekime başvuru sağlanmalıdır” dedi.

‘DÜŞÜĞE NEDEN OLABİLEN BESİNLER’

Bazı yiyeceklerin kontaminasyon, bakteriyel enfeksiyonlar veya yüksek düzeyde zararlı maddeler nedeniyle risk oluşturabileceğini söyleyen Op. Dr. Öztürk, düşük riskini azaltmak için kaçınılması gereken bazı yiyecekler hakkında şunları söyledi:

“Pastörize edilmemiş süt ve peynirler, düşük veya yenidoğanlarda ciddi hastalıklara yol açabilen enfeksiyona yol açabilen bir bakteri olan Listeria’ya ev sahipliği yapabilir. Pastörize olarak etiketlenmediği sürece taze, yumuşak ve küflü peynirlerden kaçınılmalıdır. Çiğ veya az pişmiş et tüketmek, düşükle sonuçlanabilen bir enfeksiyon olan toksoplazmoza yol açabilir. Kılıç balığı, uskumru ve kiremit balığı gibi balıklar, fetüsün gelişmekte olan sinir sistemine zarar verebilecek yüksek cıva seviyelerine sahiptir. Suşi ve diğer çiğ deniz ürünleri zararlı bakteri ve parazitler içerebilir. Yüksek kafein tüketiminin düşük riskini artırdığı görülmüştür. Bazı bitki çayları ve takviyeleri, rahim kasılmalarını tetikleyebilen ve potansiyel olarak düşükle sonuçlanabilen içerikler içerir. Yapay katkı maddeleri, koruyucu maddeler ve aşırı tuz içeren yiyecekler hamilelik sağlığını olumsuz etkileyebilir. Alkol, fetal alkol sendromuna ve düşüklere yol açabilir. Tamamen uzak durmanız önerilir. Pastörize edilmemiş meyve suları da hamilelikte risk oluşturabilecek E. coli gibi zararlı bakteriler içerebilir.”

‘DUYGUSAL OLARAK İYİLEŞME ZAMAN ALABİLİR’

Bazen her ne kadar istenmese de çeşitli faktörler sonrasında yaşanabilen düşük durumu sonrasında dikkat edilmesi gerekenlerden bahseden Op. Dr. Öztükrk, “Düşük yapan bazı kişiler kendilerini suçlarlar, gebeliğin sonlanması yıkıcı olabilir ve sizi bir dizi duygu ve birçok soruyla baş başa bırakabilir. Ancak çoğu zaman düşük, kimsenin hatası olmayan rastgele bir olay nedeniyle gerçekleşir. Düşük sonrası duygusal olarak iyileşmek genellikle fiziksel iyileşmeden daha zor ve uzundur. Kaybınız için yas tutmak için ihtiyacınız olan zamanı kendinize ayırın. Duygularınız hakkında eşinizle, arkadaşlarınızla ve ailenizle konuşun, kendinizi destekleyici insanlarla çevreleyin veya kaybınızla başa çıkmanıza yardımcı olması için profesyonel danışmanlık hizmeti almalısınız” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.

(DEMİRÖREN HABER AJANSI)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir