İSTANBUL – Yerel seçim öncesinde İstanbul adaylarının tamamının programında kentsel dönüşüm başlığı yer alıyor. Milyonlarca İstanbullu, depreme dayanıklı konutlarda yaşamayı istese de mevcut ‘dönüşüm’ programlarından yakınan çok sayıda insan mevcut. Kentsel dönüşüm denilince, İstanbul’da ilk akla gelen yerlerden biri olan Fikirtepe’de binlerce mağdur hak kaybına uğradığını söylüyor.
Hatta Fikirtepeliler hak mücadelesi için bir de dernek kurdu: Fikirtepe Derneği. Dernek çatısı altında hukuk mücadelesi veren isimlerden biri de Sabır Karakoçoğlu. Karakoçoğlu Ailesi rızaları dışında tapularının devriyle ilgili açtıkları davanın sonuçlanmasını bekliyor, ancak hukuki sürecin bir takvimi yok.
‘FİRMALARIN PROJEYİ TAMAMLAYAMAYACAĞINI ÖĞRENDİK’
Fikirtepe’de tapular 1984 yılında yasallaştı. 2005 yılında özel proje alanı ilan edilen Fikirtepe, 2007 yılında kentsel dönüşüm alanı olarak belirlendi. Çoğunlukla gecekondu yerleşiminin olduğu Fikirtepe’de ekonomik olarak da yoksul denebilecek kesimler yaşıyordu. Yaklaşık 17 yıldır devam eden kentsel dönüşüm projeleriyle Fikirtepe’nin sureti değişti. Parkıyla, bahçesiyle, spor salonlarıyla bir komplekse dönüştürülen Fikirtepe’de artık gökdelenler mevcut. Kentsel dönüşüm sonrası hak sahiplerinin bir kısmı yüksek aidat tutarları nedeniyle mülkiyet bağının bulunduğu bölgeden ayrılmak zorunda kaldı. Kimileri ise kentsel dönüşüme itiraz etti, dava açtı. Dava açanlar hak mücadelesinin yanında bölgedeki kentsel dönüşümün depremle ilgili olmadığını savundu.
O isimlerden biri de Sabır Karakoçoğlu. Babasının emekli ikramiyesi ile 1984 yılında dört katlı bina yaptırdığını söyleyen Karakoçoğlu, kentsel dönüşüm sürecini şöyle anlattı:
“Kentsel dönüşüm başlayınca, şirketler gelmeye başladı. Aynı anda mahallelerde temsilciler türemeye başladı. Şirketlerle görüşmeye bu temsilciler gitmeye başladı. Rüşvet istediler. Büyük firmalarda para vermeyeceklerini söylediler. Paylaşım oranlarını düşük tuttular. Yüzde 50 gibi bir oran kullanılıyordu. Bu sefer temsilciler, çantacı firmaları buldular. Paylaşım oranları yüzde 60’ın üstüne kadar çıkmaya başladı. Ayrıca bu çantacı firmalar, sözleşme imzaladıklarında 5-10 bin lira gibi bir para veriyorlardı. Biz de çantacı firmaları araştırdık. İnşaatını yapamayacağını öğrendik. Bizi koruyan bir sözleşme görmedik. İnşaatın ne zaman başlayacağı, ruhsatın alınacağı tarihleri de bu sözleşmeler içermiyordu.”
‘RIZAMIZ DIŞINDA MÜLKÜMÜZE EL KONULDU’
Karakoçoğlu, o dönem müteahhitleri sorguladığı için mahalleliden baskı gördüğünü, savcılığa suç duyurusunda da bulunduğunu söyledi. Sonrasında (2012) Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun (6306) yürürlüğe girdi. Mayıs 2013 yılında üçte iki çoğunluk uygulaması ile yüzleştiklerini anlatan Sabır Karakoçoğlu, şöyle devam etti: “Herhangi bir fizibilite yapılmadan, Bakanlar Kurulu kararıyla bu karar çıkarıldı. Şirket elemanları imza atmadığımız yerlerde dahi çoğunluğu sağladıkları gerekçesiyle mülklerimizi satmak istediler. Parayı da adımıza açtıkları hesaba yatırdılar. Biz ilk önce tapu iptal ve tescil davasıyla, satış iptal davaları açtık. İdare mahkemeleri duruşma bile yapmadan ret verdi. Biz de bütün yollar tükenince Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurduk. AYM de bizim mağduriyetimizi gördü ve tapuları bize verdi.”
‘İTÜ RAPORU, RANTI ORTAYA KOYDU’
Karakoçoğlu, Fikirtepe’de niyetin kentsel dönüşüm olmadığını ileri sürdü. Fikirtepe’nin rant alanı olarak belirlendiğini sözlerine ekleyen Karakoçoğlu, 2015 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nden (İTÜ) aldıkları bir raporu gerekçe olarak gösterdi: “İTÜ’den binamızın bulunduğu bölgenin depremle ilgili olan risklerini gösteren rapor istedik. İTÜ’den de bize güçlendirme yapılarak kullanılabileceği söylendi. Bu raporları AYM’ye de sunduk. AYM de yasada güçlendirme ilkesinin olmasına rağmen satışın yapılmasının mağduriyet olarak değerlendirdi. İdare Mahkemesi’ndeki dava hala devam ediyor. Biz tapunun üzerimize geçmesini bekliyoruz. Müteahhit de zaten projeyi yapamayacağını söyleyerek vazgeçti. Çünkü bütçeleri yetmiyordu. Bu firmalar birkaç defa el değiştirdi. Devirler astronomik düzeyde gerçekleştiriliyor. Çünkü imzalar ‘kelle’ gibi görülüyor.”
‘BÜTÜN İŞLEMLER HUKUKA AYKIRI’
Fikirtepe’de kentsel dönüşümden evini alan pek çok komşusunun mülkünde oturamadığını belirten Karakoçoğlu. Bunun nedenin ise yüksek aidat tutarları olduğunu ifade etti. Kentsel dönüşümde sosyolojik değişimin hesaba katılmadığı eleştirisinde bulunan Sabır Karakoçoğlu, “AYM hak ihlaline hükmetmiş olsa da bölgede kentsel dönüşüm devam ettiriliyor. Oldukça hukuksuz bir süreç işliyor. Projeden daire satıldı ama bazı yerlerde çukurdan başka bir şey yok. Yapılan işlemlerin hepsi hukuka aykırı. Miras hukuku, mülkiyet hakkı ne varsa çiğnediler. Türkiye’de hak aramak bir kusurmuş gibi gösteriliyor” dedi.
‘REZERV ALAN İLAN EDİLDİ, DAVA AÇILDI, YASA DEĞİŞTİ’
Avukat Hürriyet Azak de Fikirtepelilerin hukuk mücadelesinde yer alan isimlerden. Karakoçoğlu’nun da avukatı. Avukat Azak, bölgenin 2013 yılında riskli alan ilan edilmesiyle dava açtıklarını söyledi. Riskli alan ilan edilen bölgede yapılan incelemelerde bilimsel dayanakların olmadığını öğrendiklerini sözlerine ekleyen Azak, davaları kazandıklarını kaydetti.
Riskli alan iptal edildi fakat sonrasında rezerv alan ilanı yapıldı. Nisan 2023’te Fikirtepe rezerv alan olarak ilan edildi. Ancak burada da yasaya göre aykırı işlem bulunuyordu. Yasanın o dönemki içeriğine göre yerleşim yerinin rezerv alan ilan edilmesi mümkün değildi. Azak, bu karara da itiraz ettiklerini söyledi. Bu kez 6306 sayılı yasa 9 Kasım 2023’te 7471 sayılı torba kanunla değişti. Yasanın yeni içeriğine göre yerleşim yerleri de rezerv alan olabiliyor. Azak, kendi açtıkları davanın böylelikle boşa düşürüldüğünü kaydetti.
‘FİKİRTEPE’DE MÜLKSÜZLEŞME GERÇEKLEŞMİŞTİR’
Fikirtepe’deki uygulamaların hukuki olmadığını söyleyen Azak, “Çevre Bakanlığı imar planı yapamaz. AYM de bu yönde karar verdi. Ancak TOKİ bütün daireleri sattı. Rezerv yapı alan ilanını biz en son çıkan planla öğrendik. Bize rezerv alan kararlarını tebliğ etmediler. Hiçbir yerde yayınlamadılar, bilgi vermiyorlar. Tesadüfen öğrendik. Fikirtepe’de mülksüzleştirme gerçekleşmiştir. Herkes dairelerinin verileceğine yönelik beklenti içerisinde. Önceki rezerv alanlara dava açınca, 7471 sayılı yasayı çıkardılar. Çünkü biz yerleşim yerlerinin rezerv alan olamayacağını söyledik. Fikirtepe parsel bazında mülkiyet olan bir yer. Kamuya, hazineye ait bir yer değil ki. Mülkiyetleri hazineye geçiriyorlar. Kimseye bir kuruş para vermiyorlar. Sıfır arsa maliyetiyle bina yapıyorlar. Geçen sene 8 milyon liradan sattılar buraları. Çok büyük bir rant var burada” diye konuştu.
‘MÜLKSÜZLEŞTİRMENİN ALT YAPISI HAZIRLANDI’
Azak, “uluslararası fonlar bakanlıkta birkaç bürokratı ele geçirmiş” diyerek kent merkezlerinin hedef olduğunu kaydetti.
Mülksüzleştirmenin alt yapısının hazırlandığını bunun elemanın da Murat Kurum olduğunu söyledi: “Mahkemeler bakanlığın ağır baskısı altında. Murat Kurum işin içine girince ne kadar hukuksuz iş varsa yaptırdı. AYM, üçte ikiyle alınan kararların mülkiyet ihlali olduğuna karar verdi. İmar Kanunu’na göre yetki Kadıköy Belediyesi’nde olmalıydı.”