Türkiye’nin önde gelen inovatif sektörlerinden olan ve tecrübesi 50 yılı aşan Türk yazılım sektörünün üretimden ihracata geldiği aşama itibarıyla bir başarı hikayesi olduğunu belirten Yazılım Sanayicileri Derneği (YASAD) Yönetim Kurulu Başkanı Gönül Kamalı “Dünyada dijital dönüşümün omurgasını oluşturan sektör, yatayda ise etki ettiği tüm sektörlerin katma değerli üretim yapması, rekabet avantajı sağlamasının dayanak noktasıdır” dedi.
Gelinen aşamada 2023’te ulaşılan 3.44 milyar dolarlık ihracat başarısının yanı sıra yüzde 82’yi aşan yerlilik oranıyla yazılım sektörünün cari açıkla mücadelede önemli sorumluluk üstlendiğinin altını çizen Kamalı, “Sektörün 2024 yılı ihracat hedefi 5 milyar dolar, 2030 yılında ise 30 milyar dolardır. Mevcuttaki büyüklüğünün önemli koşullarından biri özellikle son sunulan kamu destek ve teşvik mekanizmasıdır” ifadelerini kullandı.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın geçtiğimiz Mayıs ayında yayımladığı rapora göre ülkemizde 102 Teknoloji Geliştirme Bölgesi (TGB) bulunduğunu ifade eden Kamalı şu ifadeleri kullandı:
“TGB’lerde faaliyet gösteren 10 bin 607 firmada toplam 111.033 kişi istihdam edilmektedir. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nde kurulu şirketlerin %53’ünü ise yazılım sektörü firmaları oluşturmaktadır. Görüleceği üzere Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nde yapılacak vergi ve SGK düzenlemelerinden en çok etkilenecek sektör yazılım ve bilişim firmalarımız olacaktır.”
Yeni vergi paketi, bilişim ve yazılım sektöründe “ciddi yara” açacak
Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan ‘yeni vergi paketi’ düzenlemesinin sektörleri açısından “hayal kırıklığı“ yaratan önemli bir gündem maddesi olduğunu söyleyen Kamalı, “Düzenleme kapsamında teknoparklarda ve Ar-Ge merkezlerinde uygulanmakta olan teknokent gelir vergisi istisnasının kaldırılması ve Ar-Ge personeline uygulanan ücret istisnasına üst limit getirilmesi söz konusudur. Düzenlemelerin yürürlüğe girmesi ile uluslararası rekabet gücü kazanmaya başlayan bilişim ve yazılım sektörümüz ciddi yara alacaktır.
Düzenlemenin hayata geçmesi halinde bir yandan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nde finansal dengelerin bozulacağını biryandan Türkiye geneline yayılmış 102 Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nin çekim merkezi olmasının sona ereceğini ifade eden Kamalı şu ifadeleri kullandı:
“Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nde yaşanacak finansal ve vergisel maliyetlerin yükselmesi, içinde yaşadığımız enflasyonist ekonomik sistemde nitelikli iş gücünü elinde tutmaya çalışan firmalar için olumsuz etki yaratacak, ekstra SGK ve vergi yüküyle karşısında istihdam sayısını azaltmak zorunda kalacak firmalar ağırlık kazanacaktır.”
YASAD Yönetim Kurulu Başkanı Gönül Kamalı’nın açıklamalarının tamamı şöyle:
“En büyük zararı nitelikli uzmanlar görecek”
* Bu noktada belirtmek gerekir ki, gelir vergisi muafiyetinden sağlanan destek ve indirimler doğrudan personellere yansıdığından (yani bahse konu gelir vergisi istisnasından şirketler faydalanmadığından) en büyük zararı ekosistem içerisinde yer alan yetişmiş nitelikli uzmanlar görecektir. Önerilen vergisel düzenleme yasalaşırsa maaşları net ücret üzerinden anlaşılan personellerin ellerine geçecek ücretlerde -yaşanacak maliyet etkisi nedeniyle- düşüşler yaşanacaktır. Takdir edilmeli ki, düşünülen yeni modelde gündeme gelecek fark işverenler üzerindeki maliyet baskısını arttıracağından şirketler maaş seviyelerinde düşüşe gitmek zorunda kalacaktır.
* Diğer taraftan, düzenlemenin bir olumsuz etkisi olarak da yazılım ithalatı artacağından yabancı yazılımların yerli kurumlarımızın damarlarına kadar girme riski ortaya çıkacaktır.
“Teşvik ve destekler enflasyonist ortam göz önüne alınarak artırılmalıdır”
* Yazılım ve bilişim ekosisteminin sürdürülebilir gelişimine devam etmesinin yolu 4691, 5510 ve 5746 sayılı kanunlar ile sağlanan hakların sunulan destek ve teşviklerin devam etmesidir. Küçük sermayelerle kurulan ve temel gideri personel maliyeti olan yazılım sektörümüzün ulusal pazarda söz sahibi, global pazarda ise tercih edilen olabilmesinin yolu sunulan destek ve teşviklerin sürdürülebilir olması hatta enflasyonist ortam göz önüne alınarak artırılmasıdır.
* Önemli altını çizmek isteriz ki; sermaye birikimi, özel fon, risk sermayesi ve girişim sermayesi son derece kısıtlı olan ülkemizde kamu destekleri hayati öneme sahiptir. Yazılım sektörümüzün büyüme ve gelişmesinin sürdürülebilirliğinin yolu ‘Yatırım Sermayesi’ ekosisteminin doğru mekanizmalar ile oluşturulması ve güçlendirilmesidir.
* Bugüne kadar destek ve teşviklerle dikkat çeken bir büyüklüğe ulaşan yazılım sektörümüzün bundan sonra da Yatırım Fonları veya Girişim sermayesi Fon mekanizmaları ile hem yurtiçinde hem de yurtdışında özellikle desteklenmesi ve bu alanda sektörü makro ekonomik gelir ve yatırım değeri düzeyine ulaştıracak projelerin geliştirilmesine ivedilikle ihtiyaç bulunmaktadır. Bu yaklaşımla oluşturulacak projeler belirli bir olgunluk seviyesine ulaştığında yazılım ve bilişim sektörümüzün kamu ağırlıklı destek ve teşviklere olan ihtiyacı azalacak, sektör uluslararası standartlar düzeyinde sürdürülebilir, rekabet avantajı yüksek ve ihracat odaklı bir sektör olgunluğuna kavuşacaktır.
* Dijital dönüşüm ile yeni çağı tanımlayan yazılım sektörümüzdeki olası bir kırılma, pek çok sektörde ülkemizin rekabet gücünü yok edecek, görece üstünlüklerimiz bulunan alanlarda ise rekabet dezavantajına neden olabilecektir. Dolayısıyla gelişmiş ve genişletilmiş bir yatırım mekanizmasına ulaşana kadar kamu destek ve teşviklerinin varlığı ve sürdürülebilirliği aynı zamanda ülkemizin uluslararası rekabette mevcut kazanımlarını korumayı sağlayacak, ülkenin dijital dönüşümü ve katma değeri yüksek üretimdeki başarıların devamını mümkün kılacaktır.”